hakantacal's avatar

hakantacal

Hakan Tacal
150 Watchers116 Deviations
27.9K
Pageviews

Kız, ışık küresine doğru ellerini kaldırdı. Bilmediği şeyler onu cezbediyordu. Elleri yanıyor, canı acıyor ama kendine engel olamıyordu. Ömrü bu loşluklar ülkesinde bir pervane misali ışığın peşinde koşarak geçmişti.

Yukarıda cennet vardı biliyordu. Ama orada bulunması gereken mutluluk yerine, insanları boğan görünmez bir sel gibi tatminsizlik yer alıyordu. Ellerindeki şeyin daha çoğunu istiyorlardı, daha çoğunu , daha çoğunu.

Aşağıdaki dünya ise korkunç ve acımasızdı. Işıksız, vahşi bir çöldü yüzü. Korku salması gerekirken, kirli suretinin ardında parlayan şeyler merakını çekiyor, etkiliyor, hayrete düşürüyordu kızı. ''Mucize'' cennetten bağımsız, karanlıkta parlayan ateşböcekleriydi. Sanki umut, yerçekiminin en sevdiği şeydi.

Bir metinde Sümerlerin cehennem tasvirini okumuştu. Gerçek dünyanın loş, tozlu, durağan bir sıradanlık içindeki kopyası. Ne acılar, ne zevkler alemi, gerçek hiçliğe dair bir öte dünya. Bulunduğu dünyada hissizlik nereye aitti? Başı dönüyordu.

Eski bir zamanda, yarı karanlık bir odada kuytudan dinlediği bir konuşma aklına düştü. Yararsız şeylerin istiflendiği rafların arasında yaşlı adam, uzun kara saçları yüzüne dökülen bir adamı teskin ederken ''nefret ediyorsan onu aşamadın demektir''  demişti. Kolunu omzuna koyup ''Dünyanın kalabalığı içinde eridiğinde, sıradanlaştığında, herhangi biri olduğunda, anlamı bir hiçlik olduğunda aşarsın onu.'' Adam cevap vermeden yere bakıyordu hala. Duyduğundan bile şüphe etmişti kız. Ama sözü değerli kılan onun tepkisi değildi. Sözün içindeki özü tanıdı. Eşleştirdi. ''cennet'' diye düşündü kız ''varoluşundan coşku duymuyorsa bir dekor değil midir?''

 

Kız ışık küresine doğru kaldırdığı ellerine baktı. Kısa kesilmiş tırnaklarıyla ince, beyaz çalışkan eller ve üzerinde eski yara izleri. Gülümsedi. Ruhunda bir açlık, dizlerinde ağrı, gözlerinde yaş vardı.

Şimdi ve şu anda. Mutluydu.

 ------------------------------------

    -          Oyunparkı, Çapa blogda Pazartesi ve Perşembeleri yayında

    -          DİP, Dost, İnkilap ve Remzi Kitapevlerinde

Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

DiP

1 min read
Dip çıktı. 106 sayfalık siyah beyaz bir iş. Dağıtım çok yavaş gidiyor, ama yine de olmadık yerlerde kitapla karşılaşabilirsiniz.

Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

Misafirler

2 min read
Yokuşun altındaki çimenlikte hep arabaya hedef olarak seçtiğim uzaktaki yaşlı selvinin tam önünde, perspektif gereği koca ağacı kapatan bir leylek vardı bu sabah. Ne çekilden ne küfürden anlar. "geldi yine" dedim kendi kendime. Arka koltukta oturan ve benim kendi kendime ağzımın içinde yuvarladığım mırıldanmalara alışkın çocuklar hiç iplemedi. Ama bahar geliyordu.
Şimdi işin yoksa dışarılarda dolaş, denize çakıl fırlatmak için kumsala git, pabuçların kum dolsun, çiçekle böcekle beraber sinekler de uyansın, başına bela olsun. Ekonomik, sık sık alınan küçük nefeslerin yerine, yersiz yurtsuz derin nefes alışlar gelsin. Hayata karşı hiçbir rasyonel mesneti olmayan o iyimser tavrı takın. Bir an için sana hiçbir şey olmayacak, hayat sana dokunamaz, ya da en fenası her şey iyi olacakmış duygusuna kapıl. (korku filmlerindeki kan gövde, kamera oyunları ve tırmanan müzik öncesini hatırla)
Evet dostlar , o geliyor.
Bu bahar, atalarımızın mağaralarından başlarını çıkarttıkları o efsanevi bahar mı olacak? Belki bu kez kumsala çıplak ayak gideceksin. Ve kadınların bayıldığı doğal kokunun sinek kovucu bir özelliğe evrildiğine tanıklık edeceksin.
Belki o bahar bu bahar.
---
Deli Gücük: Zifirnameçıktı. Benim de Murat Gürdal Akkoç tarafından çizilen küçük bir hikayem var içinde. Dolu dolu, nitelikli bir albüm olmuş. Kitabı yayınlayan Flaneur'un düzenlediği lansman gecesinde İletişim'den çıkan Murat Başekim'in DG isimli öykü kitabını da kendisine imzalatma fırsatını buldum. Müthiş bir kitap, anlatılanlardan tedirgin ve satırlardan haz alarak hayranlıkla okudum. Daha çok diyorum, daha çok okumalıyım bu adamın yazdıklarını. İlham verici.
---
Deli Gücük yazarlarıyla yapılan bir röportaj Öteki Sinema'da yayınlandı. Buradan okuyabilirsiniz; www.otekisinema.com/deli-gucuk…
---
Nihayet bir çizgiroman temelli podcast; Pelerinli podcast! pelerinli.com/ sitesinde.
---
On your horizon; Açık radyoda pazartesi akşamları yayımlanan "Yerli" isimli programda tanıştığım yerli rock projesi. İnternet üzerinden ücretsiz indirilebilir 2 EPleri var. Çok iyi bir grup. (bu arada geçen hafta Flatground çaldı aynı programda. Karanlık bir yolda, ilerdeki köyün ışıklarını yansıtan akarsuya yaklaşmışken arabayı sağa çekip gülümseyerek dinledim. Güzel bir sürprizdi)
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
IŞIK ŞEHRİNİN PEŞİNDE (YA DA BİR ALDATMA HİKAYESİ)
Deniz kıyısında düşünemezsin. Bakarsın sadece. Yüreğinde bir ağırlık, kafanda, karanlık köşelerin ardında bekleyen büyük bir makina işlerken tıkır tıkır ve tam da düşünmenin zamanı gelmişken, düşünemezsin. Deniz kıyısında olmaz, boş sayfalarında gezinir gibi bir kitabın, bakarsın. Nafile bir ipucunun peşinde. Sırtını dönersin, deniz peşini bırakmaz bu sefer. Vurup duran dalgaları taşlara, geri çekilir,  patlar sonra. Bağıra bağıra buradayım der bak bana. Bir gökgürültüsü gibi beklenmedik,  irkilirsin. Tanrıların hiç durmayan ruh kırbacı. En gizli diplerini göstermek isterken sana, sen sadece yüzeyindeki ışık kırılmalarını izlemek istersin. Denizle alakasız, yukarıdaki bir alemin yapboz görüntüsünü toparlayacakmışsın gibi.


TEPELERİN DENİZİNDE BİR HAYALET GEMİ OLAN ULU ÇINARA
Şüphe bir kurt gibi derler içine düşmüş. Kuruyorsun da, kemiriyor seni içten içe. Bozkırdaki bir oyuk gibi kuru ve cansız bırakacak besbelli. Sadece bir kabuk. Rüzgarda uğultular çıkaran. Yokluğun ıslık sesi. Bir insan kuruntusunun totemi. Bak! duydular demek, geliyorlar işte.  İhanete uğrayan aşıklar, başları yere eğik, kanlı titrek elleriyle dallarına çaputlar bağlıyor şimdi.
En yitik ülkenin bayrak direği,
        paramparça entarisi içinde bir umacı.
                Kırık aşkların kayıt defteri.
Şimdi de bulunduğun çalkantılı tepeden, uzak ülkelerin kadınlarına doğru dikiliyorsun bir korkuluk gibi. Gözgöze gelmek, korku salmak niyetin.
Bir daha yapmasınlar diye sana çektirdiklerini.
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
Susmuş Çocuk
Bir kenara oturmuş. Titreyen ellerini sıkı sıkı tutmuş. Dilsiz alfabesini bilmezler ama yine de yanlış bir şey söyleyeceklerinden korkar.  Islak kaldırımda ayak izleri. Nerede olduğunu bildiği halde kaybolmuş bir ifade var yüzünde. Asfaltta bir sigara paketi yuvarlanıyor gümbür gümbür. Köşedeki bir bankta kendi kendine söylenen ihtiyar adamın fısıltıları ayyuka çıkıyor. Ağzını açsa kıyamet, ağzını açsa yüreği kan çanağı, ince ince de sızıyor ruhunun çatlaklarından. Kan kaybından boş bir kabuk gibi yığılmamak için yere; susmuş çocuk.


Büyüyen Kız Çocuğu
Parkta oynayan kız çocuğu zanneder ki yararsız bir süs yastığı hayatın. Varlığı, kenarda dursun diye, güzel diye, yumuşak diye. Her oğlanın delikanlı, her kızın prenses olduğu çağda zanneder ki kutup yıldızıdır, her pusula onu gösterir. Bembeyaz hayali gerçek olduğunda mutlu gülümseyişi uzun sürmez "bu o değil" der "daimi bir mutluluk vardı benimkinde, bu eskiyor, o ebediydi" ve o aynalar! Nasıl da korku salıyor ruhuna.
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
Featured

Bosluga Oykuler 1 by hakantacal, journal

DiP by hakantacal, journal

Misafirler by hakantacal, journal

Vur Kac Hikayeler - 2 by hakantacal, journal

Vur Kac Hikayeler by hakantacal, journal